Wednesday, January 24, 2018

Umut ve umutsuzluk


Yeryüzünün her noktasında, insanın olduğu her yerde korkunç şeyler oluyor. En ilkel kabileden en gelişmiş ülkelere kadar, insanlık tarihinde görülmedik savaşlar yaşanıyor. Ortadoğu alevler içinde. Uzakdoğu'da yaşanan nükleer gerginlik akla üçüncü büyük savaş olasılığını getiriyor. Her iki coğrafya silahlanma yarışı içinde. Açlık ve savaşlardan kaçmaya çalışan insanlar daha sakin, karnını doyurabileceği ülkelere göç etmeye çabalıyor. Göç nedeniyle gelişmiş ülkeler sınırlarına tel örgüler, duvarlar örüyor. Orman yangınları, kasırgalar, kutup buzullarının erimesine bağlı su baskını gibi doğal afetler ister istemez kaygı, endişe duymamıza neden oluyor.

Diğer yanda yapay zeka, sanal gerçeklik, sürücüsüz taşıt araçları, uzayın derinliklerine ulaşan araçların gönderdiği görüntüler, tıp ve insan sağlığı üzerine geliştirilen yöntem ve tasarımları hayret ve şaşkınlıkla izliyoruz. Özetle umut ve umutsuzluk iç içe.

Şu an insan düşüncesinin geldiği noktayı tarafsızca değerlendirmeye çalışırsak ne söylenebilir? Binlerce yıl önce tasarlanmış Çin Seddi benzeri tel örgüler ve duvarlar inşaa etmek, çağdaş uygarlığın hiçbir gelişim kaydedemediğini mi gösterir? Binlerce yıl öncesinin tepkisel davranışlarını sergileyen ama öte yanda inanılmaz teknolojik ilerleme kaydeden düşüncenin umut ve aynı zamanda umutsuzluk içeren durumunu sorgulamak gerekmez mi? Coğrafya olarak değil, insan olarak içine düştüğümüz çelişkinin anlamı ne?

ab, şub 18

Labels: , , ,

Sunday, January 14, 2018

Günümüz eğitimi

Yaşamın anlamı ne? Hayat neden bu kadar acımasız? İnsanlar canlı cansız diğer varlıklarla mutlu ilişki kurabilir mi? Mutluluk ne? Aile içi, toplum ve ülkeler arası ilişkiler neden bu denli düzensiz? Neden arkadaş, işyeri, komşu, eğitim kurumları içindeki ilişkilere mutsuzluk hakim?

Herhangi bir mesele anlaşılamadığında bilincimizde istesek de istemesek de sorular oluşur.
Karmaşa, karışıklık içinde bocalayan bilinç sorgulama ihtiyacı duyar. Bilmek, öğrenmek, çözüm üretmek ister. Etrafta sorunları kuşku duymaksızın yanıtlayacak sayısız zeki insan var. Eğer bilinç huzursuz, rahatsız, kuşkuluysa hangi yanıt önüne çıkarsa çıksın çözüm üretemez. Önemli olan yaşamın anlamının sorgulanması yerine, bilinçteki karmaşaya neyin neden olup olmadığını bulgulamak değil midir?

Günümüz eğitimi enerjisinin hemen tümünü dış dünya tasarımı için kullanır. Yaşamın anlamını, acımasızlığının kaynağını bırakın sorgulamayı, düşünmek bile istemez. Eğitime göre; yaşamın anlamı, mutluluk, insanın iç dünyasına ilişkin düzen ailenin, bireyin sorumluluğu altındadır. Denebilir ki insanın sıkıntısıyla psikoloji bilimi ilgilenir. Psikoloji bilim dalı olarak sıkıntıyla ilgili olup, mutluluk için ne yapmamız veya yapmamamız konusunda öneride bulunmak istemez. Neden? Göründüğü kadarıyla eğitim, bir kaç istisna haricinde yalnızca dış dünyanın biçimlenişiyle ilgilenmiş. İnsanlık tarihinin gelişimine bakıldığında; inşaat, ulaşım, ilaç,  haberleşme, bilginin depolanması ve işlenmesi alanında devasa adımlar atılmış. Dış dünyamızın biçimlenişini 'bilgi' yönlendirmiş.

'Kendini bilme' insanın korkusu, sıkıntısı, mutsuzluğu ya da mutlu yaşaması hakkında fikir sahibi olması değil midir? Bilimsel düşünde neden iç dünyamızda olana uzak durmak istemiş? Dış dünya, iç dünyamızı bilip bilmeden baskılamış olabilir mi? Eğer öyleyse bağımsız, araştırmaktan korkmayan bir eğitimci, bir insan olarak ne yapmak ya da yapmamak konusunda sorgulamayı sürdürmek gerekmez mi?

ab, 4 tem 17

Labels: , , , , ,

Sunday, January 07, 2018

Aşk


İnsana duyulan aşk ölümlü, tıpkı bedenin sonlanması gibi. Ölümsüz olan yaşam. Hiçbir zaman sahiplenemeyeceğin, doyamayacağın, senin olamayacak yaşam. İnsana duyulan aşk ve yaşam sevgisi farklı iki düşünce bölünmüşlüğü olmak yerine bütünsel bir işleyiş.

Yaşam düşünceye gereksinim duymaz. Çünkü onu düşünce tasarlamaz. Düşünceden bağımsız hareket eder. Ancak bilinç, düşünce veya zihin -nasıl adlandırılıyor olursa olsun- yaşamı anlamak ister. İnsana duyulan aşkı düşünce yönlendirir. Oysa yaşamın anlaşılabilmesi için düşüncenin kurgusal, sınırlı, aldatıcı işleyişinin eksiksiz kavranması gerekir. Herkes yaşam yolculuğunu kendi tamamlamak zorunda. Kimse diğerine yaşamı tarif edemez. Yaşamımızı tesadüfler yönlendirir. Yaşam kimi zaman zor, kimi kolay ilerler. Düşüncenin önemini yitirdiği içgörü gerçekleştiğinde, sevgi yaşam içindeki yolunu sakince sürdürür.

ab, 6 ock 18

Labels: , , , ,