Yaşamı anlamak.
İnsan yaşamın ne anlama geldiğini anlamadan yazması, çizmesi, herhangi bir eylem içinde uğraşıyor olması eksiklik hissine neden olmaz mı?
Yaşam başı sonu olmayan meditasyon içinde hareket eder. Düşünce dışında her şey yaşam içinde düzen içinde hareket eder. Yaşam bir anlamda ölmektir. Bedenin ölmesinden, yok olmasından söz etmiyoruz. Önemli olan beden en sağlıklı haldeyken düşüncenin yok olması. Yaşam ancak düşünce yaratımı her şey anlaşılıp terk edildiğinde anlaşılır. Terk etmek meditasyon yani sesizlik anlamına gelir. Sessiz kalabilen ve izleyebilen zinin yeni şeyler öğrenirken sıkılmaz. Sıkıntısızlık mutluluk demek değil midir? Korkuyorsak, endişeliysek sıkılırız. Korku anın içinde oluşmaz. Eylem olup bittikten sonra korku başlar.
Bilincin sessiz kalıp korkuyu, acıyı, endişeyi yorumsuz izleyebilmesi öğrenmenin, kendini bilmenin temelini oluşturur. Zihin başkalarının davranışını, düşüncesini yorumlama ihtiyacı duyuyorsa sesiz kalamaz. Sessiz kalamayan zihin farkında olamaz. Çünkü mukayese etmeye başlar. Batı düşüncesi ölçer, biçer ve karşılaştırarak sonuca varmaya çalışır. "Doğu düşüncesi nasıl çalışır?" diye sormak karşılaştırmadır. Bilinç mukayese etmenin sonu olmayan bir alışkanlık olduğunu bulguladığında, sessizliğin ne anlama geldiğini kavrar. Terk etmek sessizliğe neden olur. Bilinç ölümün anlamını bulguladığında bu aynı zamanda yaşamı anlamak olur. Yaşam, ölüm ve sevgi birlikte hareket eder.
ab, 12 mart 19
Labels: a birgil, eğitim üzerine, endüstri tasarımı, industrial design, tasarım üzerine denemeler
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home