Thursday, March 21, 2019

19 Mart

İnsan etrafını değerlendirmeden izleyebilir mi? Etrafımızdaki canlı cansız her varlığın hareketini, düşüncesi ve davranışını yorum yapmadan izleyebilir miyiz? Çünkü değerlendiren varsa bir kimlikde vardır. Aslında kimlik 'ben'dir. Her kimlik başka kimliklerin baskısı altında biçimlenir. Bu nedenle K, "Kendi kitabını okuyup anlarsan, başkasının hikayesini de anlaman kolaylaşır," der. Gerçekte hikayemiz başkalarını hikayelerinden derlenmiştir.

Değerlendirme sözcükler yardımıyla yapılır. Sözcüklerin ağır yükü altında yaşarız ama farkına varmayız. Bilincimizin içeriği, sözcüklerden, tanımlamalardan oluşur. Milyonlarca, milyarlarca sözcük yan yana getirilerek pisikolojik bir dil oluştururuz. Bilinç bu dili kullanarak mukayese eder ve en iyiyi seçmeye çalışır. Etrafımızdaki dil karmaşık hale geldikçe ve kişisel hikayeler çoğaldıkça, beynimiz sözcüklerin ve tanımların yükü altında ezilmeye başlar.

'Ben' bütünün işleyişi içindeki yerini kavradığında 'terk etme' başlar. Ben zorla terk edilemez. Ben, sayısız yanlışın birbiriyle olan ilişkisini gördüğünde kendiliğinden yok olur.

ab, ist, 19 mart 19

Labels: , , , , , ,

18 Mart

Düşüncenin alışkanlık olduğu, yeme içme gibi diğer alışkanlıkların da düşünceyle yakın ilişkide olduğu ortaya çıksa da sonlanmayabilir. K, bunu "worbal understanding" olarak adlandırır. Yani sözcüklere dayalı anlayış. Sözcüklerin baskın karakteri anlaşılıp terk etme işlemi kendiliğinden gerçekleştiğinde, bilinçte tam bir hareketsizlik oluşur. Bu hareketsizlik meditasyondur.

Meditasyon; korku, haz, kıskançlık, hırs, insana veya mala bağımlılık anlaşılmadan yapılamaz. Zaten meditasyon yapılan şey değil, içinde olunan bir bilinç halidir. Birey dünyanın en sakin yerine gidip, orada yıllarca meditasyon yapmaya çalışsada, bilinç hareketsiz kalamayabilir.

Ben sözcüklere önem verir. Zengin fakir, başarılı başarısız, akıllı akılsız, siyah beyaz, iyi kötü tanımları, bilincimizi baskı altında tutan karşıtlıklardan başka ne olabilir? Karşıtlıklar birbirlerinden hoşlanmaz. Er ya da geç çatışırlar. Çatışmadan kaçınmak için ilişki kurmaktan vaz geçmek ilk bakışta çare olarak gözükse de, yalnızlığa ve duyarsızlığa neden olur. Korku, haz, kıskançlık ve hırs ancak ilişki içinde öğrenilir. İlişki kurmak istemeyen veya kuramayan bilinç haz ve korku içinden kurtulamaz. Haz korkuyu, korku hazzı büyütür. İkisi de insanın acısının kaynağıdır. Bilinç acısından kurtulmak isterken, önüne çıkan her yeni durum kısa sürede alışkanlığa dönüşür ve hep yeni heyecan peşinde oradan oraya sürüklenip durur. Söz konusu kısır döngü sonlanmadan acı sonlanmaz.

Mutluluk bir tür yeterlilik hali değil midir? Mutluluk aramanın sonlanmasıdır. Başarı kadar, başarısızlıktan kurtulmaya çalışmak da arayış değil midir? K, arayışın sonlanmasının ancak 'seçimsiz izlem' yoluyla olabileceğinden söz eder. Seçimsiz izlem meditasyondur. Olanın anlaşılmasıyla, bilincin hareketsiz kalışı düzene neden olur. K, işte bu nedenle hareketsizliği en üst düzey zeka olarak tanımlar.

ab, ist, 18 mart 19





Labels: , , , , , , , ,

17 Mart

Derin uyku ve meditasyon aynı şey değil midir?

Büyük, erişilmez, önemli işler peşinde koşan bilinç uykusunda aramaya devam eder. Bilinç eğer yaşama teslim olmuşsa uyku da aynı işlevi kabullenir. Her ne kadar yaşam karmaşası devam etsede, yaşamın olduğu gibi kabullenilişi yavaşlamaya, sakinliğe ve huzura neden olur. Eski sıkıntılı uyku yerini daha huzurlu bir uyanışa bırakır. Söz konusu çözülmeye, düşüncenin teslimiyeti neden olur.

Düşünce yaşama anlam kazandıramaz. Düzen ancak, düşüncenin yıkıcı etkisinin kavranmasıyla sağlanır. Düşünce yok edilemez. Kuşkusuz günlük ihtiyaçların karşılanması; yeme içme, temizlik gibi durumlarda düşünce gereklidir. Ancak düşünce sıkıntı söz konusu olduğunda çözüm üretemez. Düşünce sıkıntısının kaynağını sezgilediği andan itibaren korku duymaz. Korku aramaya neden olur. Cesaret arayışı, bulamama ihtimalini, dolayısıyla sıkıntıyı davet eder. Ve sıkıntı kısa sürede korkuya dönüşür.

Haz ve çoşku farklı iki bilinç alanı değil midir? Bilinç, haz varsa mutlu olacağını düşünür. Düşünce sıkıntının yerine hazzı koymaya çalışırken, çoşku ya da mutluluk engellenmiş olur. Düşünce hazzı arar bulur. Ama düşünce mutluluğu arayıp bulamaz.

ab, ist, 17 mart 19


Labels: , , , , ,

Monday, March 18, 2019

16 Mart

Sezgi anın içindedir. Birinin doğru veya yanlış söylediğini hissetmek sezgi değil midir? Sezgi başı sonu olmayan görme halidir. Belki bir başlangıç noktası hissedilir ancak sonlanmaz. Doğru ve yanlış hissedildiğinde, daha doğrusu ikisinin düşünceden kaynaklandığı bulgulandığında sorgulama, izlem ve öğrenme yaratıcılık kazanır. Sezgi, aydınlanma, tamamlanmış olan veya gerçek -nasıl adlandırıldığının önemi yok- tektir. Sezgi tarif edilemez; hissedilir. Zeki, kurnaz, çıkarını kollayan bilinç hissedemez. Gerçek ortaya çıktığında kurnaz kollayıcının 'ben' olduğu hissedilir. Benin işleyişi anlaşılmadan sezgi tamamlanmış olmaz.

Bilinç; sezgisinin yıllar önce başladığından, ancak sözü edilen eksiksiz görebilmenin henüz gerçekleşmediğinden yakınır. Gerçeğin açığa çıkmasını engelleyen 'ben' duygusu değil midir? Ben kırk-ellibin yıl öncesi başlamış kurgusallıktır. Düşünce, ben, kurgusallık asla ve asla gerçeği göremez.

ab, ist. 16 mart 19

Labels: , , ,