İlişki...
A, B ve C'nin bireysel, tasarım veya üretim ilişkisi içinde olduğunu varsayalım. A ve B, C'yi izlerken doğal olarak farklı özellikler bulgular. A, C'ye -ilişkisinin süresine, yoğunluğuna bağlı olarak- bilincinde oluşan bilgi, deneyim doğrultusunda bakarken, B de C'yi aynı şekilde bilinçte birikmiş olanlar eşliğinde anlamaya çalışır. Hiç kuşkusuz A ve B'nin bakma ve gördükleri farklılıklar içerir ve gerçeği yansıtmaz. Gerçek olan 'C'nin kendisi değil midir? C'nin kendi gerçeğine tarafsız ve eksiksiz gözlem eşliğinde bakabildiğini varsayalım. 'C'; A ve B'nin gördüklerinin yanılsama olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını, düşüncelerinin eski bilgiye dayalı kurgusallık olduğunu, yer yer eksik ve fazlalıklar içerdiğini anlatmaya çalışsın. Eğer A ve B, 'C'nin göstermeye çalıştığını tepkisiz, yorumsuz, seçimsiz farkındalık eşliğinde dinlemeye çalışmıyorsa doğal olarak ilişki kurulamaz. Görme dolayısıyla ilişkinin sağlıklı eyleme dönüşebilmesi için bilincin zaman içindeki hareketini tarafsızca izlemesi gerekir.
Düşünce zaman içinde hareket eder. Geçmişte biriktirdiği bilgiyi kullanarak geleceği an içinde biçimlemeğe çalışır. Neden geleceği biçimleme gereksinimi duyar? Biriktirdiği bilgiyi neden önemser? Zaman içinde biriken bilgiyi sorgulamaksızın doğruluğunu kabullenip bununla geleceği denetimi altına almaya çalışması, yüzyıllardır sürüp giden alışkanlığı değil midir? Sorgulamaksızın kabullenmenin ardında yatan ne? Bilinmeyen, belirsizlik ve bilmediği şeylerle yüzleşme korkusu olabilir mi? Eğer yüzleşme korkusu varsa, 'görme' dolayısıyla ilişki engellenmiş olmaz mı? Herhangi bir korku; sorgulamaksızın kabullenilen ilişkiyi çatışma, sevgisizlik içine sürükleyen etken değil midir?
ab, ocak 14
Labels: armağan birgil, endüstri tasarımı, ilişki, tasarım eğitimi, tasarım üzerine denemeler, yaratıcılık
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home