Friday, October 12, 2007

yaratıcı olmak...




Yaratıcı olmak ne demek? Yaratıcı olan kim? Yaratıcılığın kaynağı ne? Nasıl yaratıcı olunur? Bir nesneyi sevdiğim için mi yaratmaya çalışıyorum, yoksa para, başarı, tanınmışlık tutkusu mu beni hiç sorgulamadığım alanlar içine yönlendirir? Piyanosuyla, resmiyle, yazdıklarıyla inanılmaz paralar kazanan biri mi yaratıcıdır, yoksa hiç tanınmamış biri de ‘yaratıcı’ olarak nitelenebilir mi? Nedir gerçek?

Yaratıcılık ve ‘ben’ arasında ilişki var mıdır? Ben, yaratıcılık, düşünce ayrı şeyler midir? Yoksa hepsi bütünün düşünce tarafından bölünmüş parçaları mı? Yaratıcılığın kaynağı sezgi mi? Yoksa düşünce mi? Sezgi yaratımı etkileyen bunun yanında zamana gereksinim duymayan bir şey olabilir mi? Örneğin yetişkin müzikçilerin aklının ucundan geçmeyen notalar, ufak bir çocuk tarafından, olağandışı ezgiler olarak yaratılabilirler mi? Zamanın yatıcılık üzerindeki etkisi ne? Yaratıcılık üzerinde yetenek ve sezgi ne derece etkili olur? Sezgi nedir? Nereden kaynaklanır? Yaratıcılık enerji sorunu mudur, yoksa kendiliğinden ortaya çıkan eylemler zinciri mi? Yaratıcılık dış dünyaya olan yanıt mıdır? Yoksa iç dünyanın yaratıcılığı kendiliğinden dışa mı yansır?

Yaratıcı sayılamayacak bir yaşam yaratıcı tasarımlar, yaratıcı ilişkiler içinde yer alabilir mi? Yaşam, yaratım ve tasarım ayrı şeyler midir? Kendini adadığı konuda sıradışı işler yaratan biri, yaşamın diğer alanlarında tam anlamıyla çıkmaz içindeyse yaratıcı biri sayılabilir mi? Örneğin; aralıksız içerken yaratan, toplum katmanları içinde saygın, ancak eve geldiğinde kırıp döken, canavarlaşan biri ne denli yaratıcı sayılır? Bu çelişkiyi sorgulama zahmetine bile katlanamayan eğitim sisteminin, yaratıcı olduğunu savunan savsözlerine güvenilebilir mi? Tasarım veya yaşam sorun olarak karşımıza dikildiğinde ona nasıl yaklaşabiliriz? Yoksa ‘bırak dağınık kalsın’ mı deriz? Sorun yaşam ve tasarım olarak ayrı mı değerlendirilmeli, yoksa ikisinin aynı kaynaktan beslendiğini görebilmek sorunu zamana bağımlı olmaksızın kendiliğinden mi çözer? Tasarım dergilerini izliyorum, müzeleri sanat galerilerini geziyorum, olağandışı müzikler yaratmış insanların yaratılarını dinliyor, kitaplarını okuyorum ve mutfakta olağandışı lezzetler yaratıcısı eşimi çoşturan yaratımın özünün ne olduğunu sorgulamıyorum. Sorgulamadığım gibi belli belirsiz bir küçümseyiş içindeki davranışlarımın kaynağında yatanın ne olduğu konusunda en ufak bir kaygı duymuyorum. Neden? Oysa beni nedeni ne olursa olsun küçümseyen birine zerre kadar tahammülüm yok.

İnanılmaz yaratıcılıkta ilişkiler kurgulayarak yeni bir kurum yaratıyorum, kurumun işleyişi sırasında dikkatle konumumu sarsacak yeni yaratıcılıkları baskılıyorum. Ya da yaratıcılığını gözlemlediğim düşünceleri sanki onlara fırsat verecekmişim gibi dinleyip, daha onlar harekete geçmeden yenilikleri ben uygulamaya koyuyorum. Yaratım; direneni, bilineni, eskiyi, yetkeyi, alışılmışı sonlandırarak mı ortaya çıkar? Yaratıcı olmak yıkmak mıdır? Yıktığın an, yarattığın an mı sayılır? Önyargı, ideal, deneyim, kıskançlık, güç tutkusu, aç gözlülük, doyumsuzluk yaratıcılığı canlandıran etkenler midir, yoksa yaratıcılık önünde engel mi sayılmalı? Yaratıcılık içinde düşüncenin yeri ne? Düşünce nedir? Düşünsel işleyiş kavranmadan yaratıcılık konusunda, teoriler, varsayımlar, idealler geliştirebilir miyim? Tasarımcı olarak nasıl bir düşünsel dizge izlenmeli?

Üstü örtük de olsa her fırsatta yaratıcı olduğunu düşünen biz eğitimci, öğrenci, yönetici, genel müdürler, tasarımcılar olarak hiç bunları sorgulamayı cesaret edebildik mi?

Labels: , , , , , , ,

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home