Tasarım alanı
İnsanların tümü tasarımcı. Tasarım temel etkinliğimiz.
Her ne yapıyorsak içinde tasarım var: Gecekondusunu kondurmaya çabalayan. Kaldırımları dinozorlar dünyası boyutlarına uydurmaya çalışan. Demiryollarından daha fazla kazanç elde edebilmek için gereksiz dönemeçleri ve başımızı politikacılar gibi döndürenler. Hayatı boyunca kendini döven kocayı öbür dünyaya keserle mi, av tüfeği ile mi göndereceğini tasarlayan. Ülkesindeki milyardan fazla insana örnek olabilmek çabasıyla, gereksinimi bezi dokuyan devlet adamının düşünce dünyası. Tasarım eğitimi almamış, ünlü bir üniversitesinin tasarıma ilişkin bir fakültesi önünden dahi geçmemiş birinin, tasarladığı ürünler, binalar ve mekanlarla dünyaya parmak ısırtması. Petrole bulanmış bir kuşu cam kutudan izlerken lanetler yağdıran, bunun yanı sıra korku filmlerindeki kanlı görüntüleri ağzının suyu akarak seyre dalan tasarımcının sıkıntılı dünyası. Çok çalışması, az aşınması, güç kullanması, ibadet etmesi, meditasyon ve yoga yapması, kütüphaneler dolusu okuduğu, okumadığı kitaplar yanında bilgiler biriktirmesi. Yüksek okullarda eğitimci olarak geçirdiği uzun, sıkıcı yıllar boyunca, öğrencilerine çözdürmeye çalıştığı birbirinden karışık tasarım problemleri ve çözüm yollarını birbirine ezogelin çorbası gibi karıştıracak kadar yaşlanan, ancak bir türlü kendisini emekli edemeyip, geleceğin genç eğitmenlerinin de kendisi gibi fosilleşmelerine manevi yardımlarda bulunması. Bulanık akıllı bizlerin ve gelişmiş, endüstrileşmiş diğerlerinin karmaşık dünyası. Kırk yıl sınırsız bilgi peşinde koşuşturan tasarımcının, sınırlı bilgisiyle öldüğünde bunu cenneti sayması.
Çirkin ilişkilerin, sömüren uygarlığının, sokağındaki ağacın, kendine gülümseyen yüzün güzelliğinin farkına varan. Tutunamayan. Savunmasız ama güçlü. Dirençsiz. Kolay kabullenip, kolay yadsımayan. Aşağılayan entel bir tutum yerine, sevecen bir kayıtsızlıkla gözlemleyebilen. Kayıtsızlığı nedeniyle enerjisini dengeli kullanan. Sağlığına, yalnızlığına, hakkında söylenen ya da söylenmeyen şeyler konusunda kayıtsızlığını sürdürebilen. Gelenek ve toplum yargılarıyla zedelenmiş alışkanlıklar nedeniyle duyarsızlaşmamış, kendini tasarlamaya didinen akıl da aynı alan içinde değerlendirilebilir.
1996, İçerenköy
Labels: a birgil, düşünce, endüstri tasarımı, insanlar tasarımcı, sevgi, tasarım, tasarım disiplini, tasarım eğitimi, yaratıcılık, yaratım
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home