Saturday, April 01, 2017

Gerçek şu ki...



Kalabalık, gürültülü şehrin içindeki mekân şimdilik sakin. Az sonra uykusuz, kaygılı, telaşlı öğrenciler sınıfı dolduracak. Kapıdan girdiğinde çizimiyle meşgul öğrenci şaşırtıcı biçimde diğerlerinden farklı. Sakin, düzenli, dikkatli ve güler yüzlü. Sakin kalabildiği için söylenenleri eksiksiz izleyebiliyor. Tasarladıklarının sorgulanışına verdiği yanıtlardan, öğrenme isteği hemen fark ediliyor.

Zihinler bilgiyle o kadar dolu ki bir şeyi doğrudan deneyimlemek neredeyse imkânsız. Çoğu zihin başkalarının düşünce ve davranışlarıyla tıka basa dolu. Bilincimiz gerçek olandan uzak. Taklit etmenin, tekrar etmenin kurgusal ve sahte gerçeklik olduğunu her nedense göremiyoruz. Yeni olan ancak doğrudan deneyim varsa ortaya çıkar. Gerçeğin gerçek olmayandan farklı olduğunu, gerçeğin yeni olanı bulgulamak olduğunu hissetmek heyecan verici. Eğitimci olarak öğrencimle birlikte gerçeğin ne olup olmadığını sorgulamak zorundayım. Gerçek yani ‘olan’ başı sonu olmayan süreklilik ve değişim içinde.  Yaşam içinde düşünce dışında tekrar eden yok. Tekrar eden yoksa taklit etmek enerji kaybı. Ürün ve fikirler ötesinde herhangi bir inancı, davranışı, otoriter veya teknolojik bir önyargıyı sorgulamaksızın kabullenmenin gerçekle ilişkide olmadığını görmek, kabullenmek zorundayız. Gerçek tekrar eden dolayısıyla taklit edilebilen bir şey değil. Gerçek; yaşam içinde an ve an sorgulayarak ilerleyen, her an yeniyi bulgulama tutkusu içinde doğrudan, aracısız deneyimleyen, bilgiyi biriktirmeden öğrenen bilinç halinden başka ne olabilir?

ab, nisan 17

Labels: , , , ,

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home